Türk ve Cin li Ressam yarışır ise

[XFB] Konu Bilgileri

Konu Hakkında Merhaba, tarihinde Dini Hikayeler kategorisinde MeLiS tarafından oluşturulan Türk ve Cin li Ressam yarışır ise başlıklı konuyu okuyorsunuz. Bu konu şimdiye dek 359 kez görüntülenmiş, 4 yorum ve 1 tepki puanı almıştır...
Kategori Adı Dini Hikayeler
Konu Başlığı Türk ve Cin li Ressam yarışır ise
Konbuyu başlatan MeLiS
Başlangıç tarihi
Cevaplar
Görüntüleme
İlk mesaj tepki puanı
Son Mesaj Yazan MeLiS
M

MeLiS

Ziyaretçi
Gönüllerini Cilâlamış Olanlar

“Gönüllerini cilâlamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste, kolayca bir güzellik görürler. Onlar, ilmin kabuğundaki nakışı bırakmışlar; ayne’l-yakîn bayrağını açmışlardır.”
Hz. Mevlânâ

Sultanın sarayında bir gün Çin ressamları:
“Biz, Türk ressamlarından daha ileri, daha hünerliyiz.” diye bir iddiâda bulunurlar. Buna karşılık Türk ressamları:

“Hayır, biz daha üstünüz. Bizim hünerimiz daha ileridir” diyerek bu iddiâya karşı gelirler.

Bunu işiten Sultan, ressamları imtihan etmeye karar verir. Birbirinizle çekişmeyi bırakın da ortaya bir eser koyun der.
Her iki taraf da Sultanın bu ikazını kabul ettiler ancak Çinliler, kendi yaptıklarının kopya edilmesini engellemek için odanın tam ortasına kalın bir perde çektirdiler. Sultan’dan da türlü türlü boya istediler..

Türk ressamları ise, çok şey istemedi. Sadece duvardaki pasları giderecek ve onu cilalayıp parlatacak bir çalışma için gereken şeyleri aldılar. Çok renkli olmaktansa, renksiz olmayı tercih ediyorlardı. Çünkü onlar, renksizliğin faziletinin idraki içindeydiler. Biliyorlardı ki, bu kadar çok rengin nihayeti renksizliktir. Marifet, renklerin bolluğundan değil, renksizliğin zuhurundadır. Nitekim göklerdeki bulutların, deryalardaki suların kendi renkleri yoktur. Onları renkten renge koyan, semadaki güneştir..

Çalışmalar bitince Sultan, önce Çin ressamlarının odasına girdi, resimleri beğendi. Gördüğü renk saltanatına ve şekil güzelliğine can-ı gönülden vuruldu..

Sıra Türk ressamlarının odasına gelince, onlar, aradaki perdenin kaldırılmasını istediler. Perde kaldırılınca, Türk ressamlarının cilalayıp parlak aynalar haline getirdikleri duvarda ruhları cezbeden bir güzellik ve sanat ortaya çıktı. Aslında oraya akseden Çin ressamlarının yaptığı resimlerdi. Bu mükemmel manzara karşısında hayranlıkla kendinden geçen Sultan, Türk ressamlarını takdir etti..

Böylece Türk ressamları, hiçbir resim yapmadan, sadece Çin ressamlarının eserlerini bin bir hünerle cilaladıkları duvarda aksettirdikleri için daha hünerli sayıldılar..

MESNEVÎ:

“Sofîler, Türk ressamları gibidirler. Onların, ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur.
Yani zâhirî ilimlerin muhtevâsı içinde sıkışıp kalmaz, onu aşarlar.

Ama, gönüllerini mükemmel cilâlamışlar, istekten, hırstan, hasislikten, kinlerden arınmışlardır.

O aynanın saflığı, berraklığı gönüldür. Gönül aynasına hadsiz, hesabsız sûretler aksedebilir.

Gönüllerini cilâlamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste kolayca bir güzellik görürler.

Onlar ilmin kabuğundaki nakışı bırakmışlar, “ayne’l-yakîn” bayrağını açmışlardır.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur:

“Benden sonraki ümmetim hakkında üç şeyden korkarım:

1. Hevâ ve hevesât sapıklığından,
2. Mide ve kadın şehvetine uymaktan,
3. Alimden sonra gaflete düşmekten…”

Alim kitâbîdir. Arfân ise onun kâmil ve şahsîleşmiş şeklidir. Bu sebeple ilmi irfân
haline getirmeyenler, sığ ve kuru kalabilme tehlikesindedir.

Kâinât, gönül gözü ile seyredildiğinde, ince gâyeler ve nâzenîn hikmetlerin
cümbüşü olduğu açıktır.

Âlemin bir ibretler meşheri (sergisi) olduğu kavranır. Her hâliyle
bu dünya, imtihan havası dolu bir îmân dershânesidir.

Alâhî terbiye ve idârenin hâkim olduğu bu âlemde, abeslerin çalkantıları içinde,
nezih vasfını ziyan edenler, hakîkî saâdet mahrumları ve hayat öksüzleridir. Dehevâtin
girdapları içinde çukurlaşıp kaybolurlar.

MESNEVİ BAHÇESİNDEN ” Bir Testi Su”
 

Sezin

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Haz 2021
Mesajlar
330
Tepkime puanı
322
Puanları
63
Konum
Bolu
Gönüllerini Cilâlamış Olanlar

“Gönüllerini cilâlamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste, kolayca bir güzellik görürler. Onlar, ilmin kabuğundaki nakışı bırakmışlar; ayne’l-yakîn bayrağını açmışlardır.”
Hz. Mevlânâ

Sultanın sarayında bir gün Çin ressamları:
“Biz, Türk ressamlarından daha ileri, daha hünerliyiz.” diye bir iddiâda bulunurlar. Buna karşılık Türk ressamları:

“Hayır, biz daha üstünüz. Bizim hünerimiz daha ileridir” diyerek bu iddiâya karşı gelirler.

Bunu işiten Sultan, ressamları imtihan etmeye karar verir. Birbirinizle çekişmeyi bırakın da ortaya bir eser koyun der.
Her iki taraf da Sultanın bu ikazını kabul ettiler ancak Çinliler, kendi yaptıklarının kopya edilmesini engellemek için odanın tam ortasına kalın bir perde çektirdiler. Sultan’dan da türlü türlü boya istediler..

Türk ressamları ise, çok şey istemedi. Sadece duvardaki pasları giderecek ve onu cilalayıp parlatacak bir çalışma için gereken şeyleri aldılar. Çok renkli olmaktansa, renksiz olmayı tercih ediyorlardı. Çünkü onlar, renksizliğin faziletinin idraki içindeydiler. Biliyorlardı ki, bu kadar çok rengin nihayeti renksizliktir. Marifet, renklerin bolluğundan değil, renksizliğin zuhurundadır. Nitekim göklerdeki bulutların, deryalardaki suların kendi renkleri yoktur. Onları renkten renge koyan, semadaki güneştir..

Çalışmalar bitince Sultan, önce Çin ressamlarının odasına girdi, resimleri beğendi. Gördüğü renk saltanatına ve şekil güzelliğine can-ı gönülden vuruldu..

Sıra Türk ressamlarının odasına gelince, onlar, aradaki perdenin kaldırılmasını istediler. Perde kaldırılınca, Türk ressamlarının cilalayıp parlak aynalar haline getirdikleri duvarda ruhları cezbeden bir güzellik ve sanat ortaya çıktı. Aslında oraya akseden Çin ressamlarının yaptığı resimlerdi. Bu mükemmel manzara karşısında hayranlıkla kendinden geçen Sultan, Türk ressamlarını takdir etti..

Böylece Türk ressamları, hiçbir resim yapmadan, sadece Çin ressamlarının eserlerini bin bir hünerle cilaladıkları duvarda aksettirdikleri için daha hünerli sayıldılar..

MESNEVÎ:

“Sofîler, Türk ressamları gibidirler. Onların, ezberlenecek dersleri, kitapları yoktur.
Yani zâhirî ilimlerin muhtevâsı içinde sıkışıp kalmaz, onu aşarlar.

Ama, gönüllerini mükemmel cilâlamışlar, istekten, hırstan, hasislikten, kinlerden arınmışlardır.

O aynanın saflığı, berraklığı gönüldür. Gönül aynasına hadsiz, hesabsız sûretler aksedebilir.

Gönüllerini cilâlamış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste kolayca bir güzellik görürler.

Onlar ilmin kabuğundaki nakışı bırakmışlar, “ayne’l-yakîn” bayrağını açmışlardır.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur:

“Benden sonraki ümmetim hakkında üç şeyden korkarım:

1. Hevâ ve hevesât sapıklığından,
2. Mide ve kadın şehvetine uymaktan,
3. Alimden sonra gaflete düşmekten…”

Alim kitâbîdir. Arfân ise onun kâmil ve şahsîleşmiş şeklidir. Bu sebeple ilmi irfân
haline getirmeyenler, sığ ve kuru kalabilme tehlikesindedir.

Kâinât, gönül gözü ile seyredildiğinde, ince gâyeler ve nâzenîn hikmetlerin
cümbüşü olduğu açıktır.

Âlemin bir ibretler meşheri (sergisi) olduğu kavranır. Her hâliyle
bu dünya, imtihan havası dolu bir îmân dershânesidir.

Alâhî terbiye ve idârenin hâkim olduğu bu âlemde, abeslerin çalkantıları içinde,
nezih vasfını ziyan edenler, hakîkî saâdet mahrumları ve hayat öksüzleridir. Dehevâtin
girdapları içinde çukurlaşıp kaybolurlar.

MESNEVİ BAHÇESİNDEN ” Bir Testi Su”
Oy oy oy ne guzel bir tasvır ıcınde bırcok sonuc cıkarılacak emeğine sağlık Melis mm
 
M

MeLiS

Ziyaretçi
Oy oy oy ne guzel bir tasvır ıcınde bırcok sonuc cıkarılacak emeğine sağlık Melis mm
Sezin im. Senin bu yönünü cok seviyorum Yani kalbin gönlün öyle güzel ki içinde ki bir cok farklı anlatılmak istenen kıymetli şeyleri anlamış olmana çok sevindim ??
 

Sezin

Kayıtlı Üye
Katılım
22 Haz 2021
Mesajlar
330
Tepkime puanı
322
Puanları
63
Konum
Bolu
Sezin im. Senin bu yönünü cok seviyorum Yani kalbin gönlün öyle güzel ki içinde ki bir cok farklı anlatılmak istenen kıymetli şeyleri anlamış olmana çok sevindim ??
Sende öylesin canım aynı duyguları paylaşıyor olmak ne güzel tesekkur edıyorum. ? ?