Tekâsur sûresinin meali, Arapça ve Türkçe okunuşu
Tekâsür, çokluk yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve akrabalarının çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların bu tutumu eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ ﴿١﴾
1.Elhâkumut tekâsur(tekâsuru).
Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı.
حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ ﴿٢﴾
2.Hattâ zurtumul mekâbir(mekâbira).
Hatta kabirleri ziyaret ettiniz (ölülerinizi bile sayarak çoklukla övündünüz).
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
3.Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Hayır! Siz yakında bileceksiniz.
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
4.Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Sonra, hayır! (Öyle olmadığını) Siz yakında bileceksiniz.
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ ﴿٥﴾
5.Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Hayır, keşke siz, İlm’el Yakîn (kesin bilgi) ile bilseydiniz.
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ ﴿٦﴾
6.Le teravunnel cahîm(cahîme).
Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ ﴿٧﴾
7.Summe le teravunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Sonra mutlaka onu Ayn’el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ ﴿٨﴾
8.Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Sonra izin günü mutlaka ni’metlerden sorgulanacaksınız.
Tekâsür, çokluk yarışı ve çoklukla övünmek demektir. Kevser sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 8 (sekiz) âyettir. Cahiliye Arapları, mal, evlât ve akrabalarının çokluğunu bir gurur ve şeref sebebi sayarlar, hatta bu hususta yaşayanlarla yetinmeyip kabilelerinin üstünlüğünü geçmişleriyle de isbat etmek için kabirlere gider, ölmüş akrabalarının çokluğuyla övünürlerdi. Sûrede onların bu tutumu eleştirilmekte ve gerçek üstünlüğün ahirette ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
أَلْهَاكُمُ التَّكَاثُرُ ﴿١﴾
1.Elhâkumut tekâsur(tekâsuru).
Çoklukla (mal, mülk, evlât ile) övünmeniz sizi oyaladı.
حَتَّى زُرْتُمُ الْمَقَابِرَ ﴿٢﴾
2.Hattâ zurtumul mekâbir(mekâbira).
Hatta kabirleri ziyaret ettiniz (ölülerinizi bile sayarak çoklukla övündünüz).
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
3.Kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Hayır! Siz yakında bileceksiniz.
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
4.Summe kellâ sevfe ta’lemûn(ta’lemûne).
Sonra, hayır! (Öyle olmadığını) Siz yakında bileceksiniz.
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِينِ ﴿٥﴾
5.Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Hayır, keşke siz, İlm’el Yakîn (kesin bilgi) ile bilseydiniz.
لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ ﴿٦﴾
6.Le teravunnel cahîm(cahîme).
Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ ﴿٧﴾
7.Summe le teravunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Sonra mutlaka onu Ayn’el Yakîn ile (gözünüzle) göreceksiniz.
ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ ﴿٨﴾
8.Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Sonra izin günü mutlaka ni’metlerden sorgulanacaksınız.