Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Adın kadar emin olup bir şeyden, sırf çevrendekiler üzülmesin diye, bilmiyormuş gibi davranıyorsun. Bile bile yenilme şu savaşta. Yensen, en güzel sen yenersin her şeyi biliyorsun ama yapamıyorsun. Ama bir gün yap, çünkü insanlar buna değmez.
Oturup bir köşede, insan gibi konuşup düzeltilecek şeyleri, kırıp dökerek savaş haline getirdiğinizden beri, iyi niyetin de bir işe yarayacağına inanmıyorum.
Sizden başka biraz kendimi düşünebilseydim eğer, kurtulsaydım şu kendimden başka her şeyi düşünmenin yakasından, koparabilseydim şu vicdanımı ciğerimi kavurduğu yerden, unutabilseydim hepinizi unutulmayı hakettiğiniz gün, ben de koşabilirdim güzel yarınlara.
Benimle iki adım bile atmaya yüreği olmayanları, sırtımda taşıyıp dağlar aşmışım da hiç haberim olmamış. Ben bu dünyada insanoğlu kadar nankör bir varlık tanımıyorum.
Beklentisiz yaşamanın verdiği bir boşluktayım. İyi miyim, değil miyim bilmiyorum. Sürekli düşüyorum ama umursamıyorum. Bir el uzansın tutunayım da istemiyorum. Kimsenin yakacak bir can bulamayacakmışcasına yakmak istiyorum canımı. Başkalarında değil, kendimde yenilmek istiyorum.
Kırılacağını bilsen de, o omuza koymak istiyorsun başını. Bazı insanlara olan bu zaafınız, kötü görünse de, çirkin olan bu hayata, biraz olsun güzel görünmeye yetiyor. Dal zaten kırık ama düşseniz de hala o ağaçın parçası olmak güzel şey.
İnsanlarla arama mesafe koyduğumdan beri kendime daha çok yakınlaştığımı hissettim. Kime yanaşsam kendimden uzaklaşıyormuşum meğer, kimi düşünsem kendimi unutuyormuşum. Hala yorgunum evet, ama en azından kendimleyim.
İncelediği yerden koparmayı öğrendim ben. Herşeye eyvallah dememeyi de. Düzelir deyip, düzelmediğini göre göre görmezden gelmenin acısını da öğrendim. Kırık kolla yaşanır da, kesik kolla yaşamak zor oluyormuş. Onuda öğrendim.
Kendimle kavga etmekten, gırtlağıma kadar doluyken tek kelime bile konuşamamaktan çok sıkıldım. Sanırım yol burada bitmiyor ve ben çok yorgunum. Hiçbir yere varmadan gitmek istiyorum, sadece gitmek.
Aynı gökyüzü fakat, öncesi kadar kara değil bulutlar. İşler yolunda değil ama çıkmaza dönmüyor her sokak. Yani sizin anlayacağınız, yaralarımın izi geçmedi ama acımıyor eskisi kadar.
Gün gelecek, beni yaraladığınız yerlerden yaralandığınızı göreceğim. Çünkü biliyorum, açılmasına sebebiyet verdiğiniz her yaranın hesabı bir bir sorulacak sizden. O gün geldiğinde, siz o hesabı verir misiniz bilmiyorum ama benim yaralarım çoktan geçmiş olacak.
Dert etme, bir yaranın kimsesiz bırakılıp kendi kendine geçeceğini düşündüren hayat, bir yara açıp, nasıl geçeceğini düşünmeden gidenlere de cevap verir bir gün.
Düştüğün zaman nasıl kalkacağım diye düşünmek yerine, nasıl düştüğünü düşünürsen, başka bir ele ihtiyaç duymadan, kendin tekrar kalkabilirsin ayağa. Hem de daha dik, daha sağlam, daha güçlü. Çünkü insan, kendine güvendiği zaman yıkılmaz.
Susmadan önce biraz konuşsaydım keşke. Bir şeyler mırıldansaydım kendime. Şimdi böyle yaralı hayvanlar gibi, sabahın erken vaktinde ağlayan kedi kuş gibi belki. Öyle garip bir durumdayım işte. Ne bileyim, bir şeyler deseydim en azından. Şimdi herkes dinlese bile açamam ağzımı.
Biri de durup başımı okşasın, biri de durup sen üç tabak kırmışsın ama bak ikisini de düşmeden tutmuşsun desin, biri de karşıma geçsin ve omzumu okşasın, hadi ağla desin. Biraz huysuzlanayım, biraz huysuzlanabileyim. Al bu da senin hakkın desin biri. Ne olacak, dünya mı batacak?